Günümüzde, her eşyaya yaklaşımımız da değişti. Hızlı tüketim çağında, bir ürünün günler sonra bozulması, aslında bizleri şaşırtmıyor bile, değil mi?
123 yıldır sönmeyen ampulün sebebi aslında dayanıklılığı değil, onu diğerlerinden değerli yapan, günümüzde yaşanan “planlı eskitme” stratejisi.
“Planlı eskitme” 1929 ekonomik krizinin yaygınlaşmasıyla başladı.
Thomas Edison, 1880’de ampulü icat ettiğinde ampulün ömrünü yaklaşık 1.500 saat olarak tasarlamıştı. Ancak sadece 15 yıl sonra Shelby firması, ampul ömrünü daha da uzatmayı başardı. Bu durum, 1924’te dünyanın önde gelen ampul üreticilerinin bir araya gelerek ampul ömrünü 1.000 saatle sınırlama kararı almasına kadar sürdü.
Bu kararın ardından bu sınırı aşan üreticilere cezalar kesilmeye başlandı. Bu uzun ömürlü ampul, Shelby firmasının 1895’deki üretimlerinin son örneğiydi ve planlı eskitmenin ekonomik sistemdeki rolünü gözler önüne seren iyi bir örnek.
1929’da ekonomiyi canlandırmak ve istihdam sorunlarını azaltmak için devlet, bu stratejiyi kanuni olarak zorunlu kılma teklifinde bulunsa da gerçekleşmedi.
İşletmeler zaten bu yöntemi benimsemişti ve sessiz bir tüketim stratejisi ile ürünlerin ömrünü kısaltarak ekonomik döngüyü sürdürebiliyordu. Planlı eskitme sadece ampul üretimiyle sınırlı da kalmadı. 1940’lı yıllarda, naylonun icadıyla bu strateji, tekstil ve moda sektörlerinde de uygulanmaya başlandı.
Naylon çoraplar o kadar dayanıklıydı ki, kadınlar bu ürünlere büyük talep gösteriyordu. Ancak DuPont firması, pazarın doymasıyla daha dayanıksız çorapları piyasaya sürerek eskitme uygulamasına başladı. Bu durum, kalitenin ve dayanıklılığın azaltılması yoluyla tüketimi artırmaya yönelik bir strateji olarak karşımıza çıktı.
Bu strateji, her alanda kendini gösteriyor.
Bugün elektronik cihazlar, cep telefonları, tekstil ürünleri ve dahası bu stratejinin bir kurbanı. Ekonomi için gereklilik olduğu düşünülen bu strateji, aslında tüketicinin aleyhine bir uygulama. Uzmanlar, bunun sürdürülebilir bir ekonomik model olmadığını vurguluyor.
Planlı eskitmenin yarattığı israf ve çevre kirliliği gibi olumsuz etkiler, gelecekteki kuşakların haklarını gasp etme riski taşıyor. Sürdürülebilir tüketim, gelecek kuşakların kaynaklarını koruyarak gerçekleştirilmelidir; oysa planlı eskitme bu amaca hizmet etmiyor.
İlginizi çekebilir: